6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Uyarınca Markanın Hükümsüzlük Halleri
Marka hukuku ile ilgili uyuşmazlıklarda yegane sayılabilecek mevzuatımız olan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 10 Ocak 2017 tarihinde yerini 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanuna bırakmıştır. Hukukumuzda önceden kanun hükmünde kararnamelerle korunan marka, patent, tasarım, faydalı model ve coğrafi işaretler 6769 sayılı kanunla yeniden düzenlenmiştir. Bu yazımızda tescil edilmiş bir markanın hangi hallerde hükümsüz sayılabileceğini Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında incelemeye çalışacağız.
6769 sayılı yasanın 25. maddesi markanın hükümsüzlük hallerini düzenlemiştir. Buna göre bir marka, kanunun 5. ve 6. maddelerinde sayılan mutlak ve nispi ret nedenleri göz ardı edilecek şekilde tescil edilmiş ise markanın hükümsüzlüğü için dava açılabilir. Yasanın 5. maddesi bir marka tescil başvurusunun kurum tarafından (Türk Patent ve Marka Kurumu) mutlak suretle ret nedenlerini hüküm altına almıştır. Kanunun 6. maddesi ise marka başvurusunun nispi ret nedenlerini düzenlemiştir. Bir marka başvurusunun nispi suretle reddedilmesi için başka bir marka sahibinin itirazı olması gerekmektedir. Türk Patent ve Marka Kurumu, herhangi bir itiraz olmadan bir marka başvurusunu 6. madde kapsamında reddedemeyecektir. Bir markanın 6769 sayılı yasanın 5. ve 6. maddelerine aykırı şekilde tescil edilmesi durumunda menfaati olanlar bu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini mahkemeden talep edebileceklerdir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 25. maddesi markanın hükümsüzlüğü kurumuna bir istisna getirmiştir. Buna göre bir marka şayet 5. maddenin b, c ve d bentlerinde belirtilen mutlak ret nedenlerinden birine rağmen tescil edilmiş ve hükümsüzlük davası açılmadan önceki bir tarihte kullanım sonucu ayırt edicilik kazanmış ise bu marka artık hükümsüz kılınamayacaktır. Markanın kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığının ispatında ise o markanın ticaret hacmi, basın ve iletişim araçlarında vermiş olduğu reklamlar ve tüketici anketleri gibi etkinlikler oldukça önemli bir role sahiptir.
Markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğine ilişkin bir başka yasa hükmü ise sessiz kalma ilkesidir. Sınai mülkiyet hukukunun olmazsa olmaz ilkelerinden biri olan sessiz kalma ilkesi; marka sahibinin, sonraki tarihli bir markanın kullanımını bildiği veya bilmesi gerektiği hallerde, bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalması halini ifade etmektedir. Bu ilke uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesi gereken bir markanın kullanımına beş yıl boyunca sessiz kalan marka sahibi artık kendi markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremeyecektir. Önemle belirtmek isteriz ki, sonraki tarihli marka (hükümsüzlüğüne karar verilmesi gereken) kötüniyetli olarak tescil edilmiş ise bu marka sahibi kendi markası aleyhine açılan hükümsüzlük davasında, sessiz kalma ilkesini bir defi olarak ileri süremeyecektir.
Nihayetinde markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi durumunda bu karar geçmişe dönük olarak yani tescil başvurusu yapıldığı tarih itibariyle etki eder. Hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde, hükümsüzlüğüne karar verilen marka hiç hukuk düzeninde hiç var olmamış sayılacaktır.
Son olarak hükümsüzlük davasında husumet, marka sahibi veya haleflerine yöneltilebilir. Türk Patent ve Marka Kurumu (eski Türk Patent Enstitüsü) bu davalarda taraf olarak gösterilemeyecektir.