Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yolunda İmzaya İtiraz
Geçtiğimiz haftaki yazımızda kambiyo senedi olan bono (emre muharrer senet), çek ve poliçenin icra takibine konu edilmesini ve sonuçlarını incelemiştik. Bu haftaki yazımızda ise kambiyo senetlerine özgü takibe yapılabilecek itirazlardan biri olan imzaya itiraz sürecini inceleyeceğiz.
Borçlu, takip konusunu oluşturan kambiyo senedindeki imzanın kendisine ait olmadığı itirazında bulunabilir. Borçlu bu itirazını beş gün içinde bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirmelidir. İmzanın kendisine ait olmadığını iddia eden borçlu, itiraz için vereceği dilekçede mutlaka imzaya itiraz ettiğini açıkça bildirmelidir. Yalnızca “böyle bir borcum bulunmamaktadır” şeklinde yapılan itirazlar borca itiraz niteliğinde olup, imzaya itiraz olarak değerlendirilemeyecektir.
Borçlunun imzaya itirazını, yasa gereği icra mahkemesi mutlaka duruşmalı olarak incelemek mecburiyetindedir. İcra mahkemesi yapılan inceleme sonunda borçlunun imzaya itirazını kabul ederse, takibin durdurulmasına karar verir. İtirazın kabulü ile birlikte alacaklının kambiyo senedini icra takibine koymada kötü niyeti olduğu tespit edilirse mahkeme alacaklıyı kambiyo senedine dayanan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum eder. Yargıtay’ın içtihat oluşturan kararlarında, imzaya itirazın incelenmesinin bilirkişi marifetiyle yapılmaması durumunda, imzaya itiraz kabul edildiği takdirde borçlu lehine tazminat kararı verilemeyeceği vurgulanmıştır.
İcra mahkemesi borçlunun yapmış olduğu imzaya itirazını, kendi yapacağı veya bilirkişiye yaptıracağı inceleme sonunda haklı görmeyip bu itirazı reddedebilir. Bunun yanı sıra yine aynı kararda borçlu aleyhine, kambiyo senedine dayanan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmeder. İcra mahkemesinin imzaya itirazın reddi kararı üzerine alacaklı takibe devam ederek borçlunun mallarına haciz konulmasını sağlayabilecektir.
İmzaya itiraz kurumunda en önemli sorun, bazı hallerde imzanın borçluya ait olup olmadığının tespit edilmesinin mümkün olmamasıdır. Örneğin, çek, bono veya poliçedeki imzanın yazı karakteri içermeyerek yalnızca basit karalama tarzında çizgilerden oluşması durumunda, atılan imzanın kimin eli ürünü olduğu tespit edilememektedir. Hal böyle iken, alacaklının takibe devam edebilmesi ve bunun sonucu olarak alacağını elde etmesi zorlaşmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarihli, 2008/12-77 Esas ve 2008/90 Karar sayılı kararında, imzanın borçluya ait olup olmadığının tespit edilemediği durumlarda, bunun ispatının alacaklı tarafından yapılması gerektiğinin altı çizilmiştir. Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemece ispat külfetinin borçluya yüklenerek ve borçlunun bu ispatı gerçekleştirememesi nedeniyle imzaya itirazlarının reddedilmesini yasaya ve hukuka aykırı bulmuştur.
Asıl olan “herkes iddiasını ispatlamakla yükümlüdür” kuralıdır. Ancak, işin uzmanı olan bilirkişilerin dahi bu tür imzaların kimin eli ürünü olduğunun tespitinde zorlanması düşünüldüğünde, bu külfetin tamamen alacaklıya yüklenmesi kanımca olması gereken hukuka ve hakkaniyete uygun değildir. Bu nedenle tavsiyemiz, alacaklının herhangi birinden çek, senet veya bono alması durumunda borçluya ait imza sirkülerinin de borçludan talep edilmesidir. Böylelikle alacaklı, borçlunun kambiyo senedi üzerindeki imzaya itirazı durumunda, elinde bulunan yazılı belgeye yani borçluya ait olan imza sirkülerine dayanarak itirazın bertaraf edilmesini sağlayabilecektir.